Amerika Birleşik Devletlerindeki İpsen tesisilerinde sergilenen ve yönetim kurulu başkanımız Murat Çelik’ in yanında bulunan cihaz tarihe ışık tutuyor.
1950’lerin sonlarına doğru, bilim dünyası birçok yenilik ve teknolojik gelişmelere sahne olurken, vakum teknolojisi alanında da önemli ilerlemeler kaydedildi. 1959 yılında tasarlayıp ürettiği “Sputnik” adlı vakum haznesi, vakum teknolojisinin gelişiminde önemli bir kilometre taşı haline geldi. Ipsen’in “Sputnik” Vakum Haznesinin Doğuşu “Sputnik” olarak adlandırılan bu vakum odası, adını 1957 yılında uzaya gönderilen ilk yapay uydu Sputnik’ten alarak dönemin bilimsel heyecanını yansıtıyordu.
Ipsen, bu vakum odasını temel olarak farklı vakum pompası yağlarının buhar basıncı eğrilerini geliştirmek amacıyla tasarlamıştı.
O dönem için benzersiz olan bu deneysel cihaz, vakum teknolojisinin sınırlarını zorlamak için oldukça önemli bir adım oldu. Ipsen’in geliştirdiği bu test ünitesi, o yılların vakum mühendisliği açısından büyük bir yenilik taşıyordu. Çünkü buhar basıncı eğrileri, bir madde ısındıkça buharlaşma eğilimini gösteren grafiklerdir ve bu eğrilerin doğruluğu, vakum pompa sistemlerinin etkinliği için kritik önem taşır. Bu tür deneysel bir sistem, bilim insanlarının farklı yağların performansını doğru bir şekilde ölçmesine yardımcı oldu. Isıtıcılar Olmadan Geliştirilen İlk Deneysel Vakum Odası İlginç bir şekilde, Ipsen’in tasarladığı bu vakum haznesi, o dönemin vakum teknolojilerinde yaygın olarak kullanılan ısıtıcılarla donatılmamıştı. Çoğu vakum sisteminde ısıtıcılar, yağların buharlaşma eğilimlerini ölçmek ve sistemi kontrol etmek için kullanılırken, Sputnik ünitesinde bu unsur yer almıyordu. Isıtıcıların kullanılmaması, sistemi daha sade ve maliyet açısından daha verimli hale getirdi. Bu, vakum haznesinin bilimsel çalışmalara nasıl katkı sağladığının da bir göstergesiydi. Isıtıcıların kullanılmadığı bu basit fakat etkili tasarım, bilimsel sonuçlar elde etmenin daha basit yollarının da olabileceğini kanıtladı.